Şubat 1, 2025

Lezzetli Yemek Haberleri – Tarifler ve Güncel Bilgiler

En taze ekonomi, spor, teknoloji ve magazin haberleriyle gündemde kalın, güncel tariflerle sofralarınızı lezzetlendirin!

Amerikan Rüyası’nın gerçek yüzü

10 kategoride Oscar adayı ‘The Brutalist’ ile ‘Kusursuz Arkadaş’ gösterime girdi.

Bağımsız Amerikan ve Avrupa yapımlarında (Funny Games US, Melancholia) rol aldıktan sonra oyunculuktan yönetmenliğe geçen Brady Corbet, üçüncü filmi The Brutalist’te, 2. Dünya Savaşı’nda Yahudi mimar Laszlo Toth’un toplama kampından kaçıp ABD’ye göç etmesini, düşlediği “Amerikan Rüyası”nın peşine düşmesini anlatıyor. 1942-1952 yıllarını kapsayan “Varmanın Gizemi” adlı açılış sekansında, geminin ambar bölümünde geçirdiği kaotik yolculuk sonrasında karanlıktan aydınlığa çıkan Laszlo Özgürlük Heykeli’ni baş aşağı görür.

VAHŞİ KAPİTALİZMIN KÖLELERİ

Bu görüntü bir anlamda “Amerikan Rüyası”nı çürüten, yalanlayan bir metafordur, Laszlo bunu zaman içinde anlayacaktır. Kuzeni Atilla’nın yanına umutla giden, beyaz ırkçı Katolik milyarder Harrison Van Buren’e minimalist bir kitaplık kuran, Atilla’nın Amerikalı karısı tarafından kovulan Laszlo her şeye sıfırdan başlar. Karısı Erzsebet ile kuzeni Zsofia’yı ardında bırakan, bir an önce onlara kavuşmak isteyen Laszlo Goethe’nin Faust’undaki gibi ruhunu Van Buren’e satar. Yolculukta burnuna aldığı darbe yüzünden uyuşturucu kullanır, umutsuzluk, güvensizlik krizleri geçirir. 1950’lerin ırkçı, Yahudi karşıtı ABD’sinde Laszlo ülkede istenmeyenlerin en başındadır.

İkinci bölüm “Güzellik Çekirdeği” (1953-1960) karısına, kuzenine kavuştuğu, mutlu olduğu bir dönemdir. Kemik erimesinden dolayı tekerlikli sandalyede gelen Erszebet, derin sessizliğe bürünmüş Zsofia yeni çevreyi, liberalizmi, elit seçkinlerin (?) özgürlük anlayışlarını reddederler. Van Buren’lerle Toth’lar birbirlerine tahammül ederler, Van Buren’ler yatırımlarında Toth’u köle gibi kullanırlar. Minimalist mimarinin öncü yaratıcısı Laszlo projesini bitirmek için çeşitli ödünler verir. Savaş travmaları, karısına olan aşkı, dinine olan bağlılığı sürerken vahşi kapitalizmin, kültürel özümsemenin engelleriyle boğuşan, patronsanatçı ilişkisinin dengesizliğini duyumsayan Laszlo aşağılamalara, suçlamalara, saldırılara, parçalanmalara göğüs gerer. Faşizmin elinden kurtulmuş ama kapitalizmin kıskacına takılmıştır. 1980’li Son Söz bölümünde yaratıcılığın, sanatın kazandığını görürüz. Epik dramını Vistavision tekniğiyle 70 mm pelikül kullanarak çeken Corbet, geniş planlarını alabildiğine sergiler, duygusal, cinsel, metaforik anlatımları güçlüdür, biçimsel boyutta virtüozdür. Venedik Film Festivali’nde “Gümüş Aslan Ödülü”nü alan, 10 kategoride Oscar adayı olan The Brutalist’te Adrien Brody, Felicity Jones, Guy Pearce, Leo Alwyn, Issach de Bankholé, Raffey Cassidy, Allessandro Nivola oynuyor.

MODERN TOPLUMUN İZDÜŞÜMÜ

Dew Hancock’ın yönettiği usursuz rkadaş psikolojik gerilim türünün bilinen kodlarını alt üst ediyor. ilim kurgu-korku türünü de ustaca harmanlayan Hancock, insan doğasını derinlemesine inceliyor, yapay zekâ çağında duygusal ilişkilerin ne denli vasat, yüzeysel olduğunu yansıtıyor. Güzel İris erkek arkadaşı Josh’la tanıştığı ve onu öldürdüğü günün yaşamındaki en mükemmel iki gün olduğunu anlatarak giriyor hayatta kalma öyküsüne. 21. yüzyıldaki kadın-erkek ilişkilerine iğneleyici, eleştirel yaklaşan yönetmen sadelik, yeterlik arayışının insan türünün karmaşık yapısını engellediğini belirtir. Varoluş, hayatta kalma, özgür irade, bilinç, açgözlülük temalarını sorgulayan usursuz rkadaş’ta The Heretic’te (apkın) izlediğimiz ophie Thatcher ile Jack Quaid’in performansları mükemmel.

deneme